15.07.2013

#1Kadın1Stil | Sinem Yıldırım

Oynadığı pek çok diziyle ve MAG dergi'deki birbirinden güzel köşe yazılarıyla yakından takip edilen, cemiyet hayatının sevilen ismi Sinem Yıldırım ile #1Kadın1Stil köşem için çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Okumanız dileğiyle... 

 - Sinem Yıldırım kimdir, kendinizi kısaca anlatmak isteseydiniz neler söylemek isterdiniz? 
-Üniversitede Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirip diplomat olma hayalleri kurarken, okul bitiminde hemen evlenip, iki kız çocuğu annesi oldum. Uzun yıllar eski eşimin şirketinde turizm, satış, reklam, finans, yeni projeler ve satınalma bölümlerinde bilfiil aktiftim. Bu zaman zarfında hobi olarak başladığım bir iki dizi film ve televizyon çalışmalarım da oldu. Boşandıktan sonra bekar bir anne olarak hayatımı tamamen çocuklarımın üzerine kurdum. Ortalarda görünmemeyi, sakin ve huzurlu bir aile hayatı yaşamayı seçtim. Kızlarımın mümkün olan en mükemmel şekilde bu süreci atlatmalarını ve mutlu bir çocukluk geçirmelerini sağlamak her daim birinci hedefim oldu. Her an yanlarındaydım. Aradan geçen uzun seneler zarfında çocuklarım büyüdüler ve ben de dergi ve gazeteye köşe yazıları yazıp, ilginç röportajlar yapmaya başladım. Televizyona, uluslararası bir belgesel programı hazırlayıp sundum. Şu anda Mag dergide yazılarım ve röportajlarım halen aktif olarak devam etmektedir. Yazı yazmayı çok seviyorum, bu beni mutlu ediyor.

 -Stilinizi nasıl tanımlarsınız, gün içerisinde ve bir davete katılırken nasıl giyinmeyi tercih ediyorsunuz? 
-Stilim her daim sade, düz, sakin, duru, net, dişi  ve biraz romantik olmuştur. Esasen günümüzde moda olan çılgın desenler, renkler, uzaysal ve maskülen tarzların yanında gayet sıkıcı göründüğümü düşünüyorum. Giyinmek hiç bir zaman birincil önemde bir konu olmadı benim için. Ve hatta her gün giysi, ayakkabı, bilezik, elbise vs post edenleri hayretle ve merakla izliyorum nasıl hiç sıkılmıyorlar sürekli bu tip şeylerle uğraşmaktan diye. Maalesef bu konuda da çoğunluğun dışında kaldığımı görüyorum. Genel olarak gün içinde yumuşak ve streç kumaşlar, büyük boy çantalar, hafif, beni ağırlığı ile yormayacak minik mont türü şeyler, streç skiny jeanler, vücudu saran tarzları tercih ediyorum. Genelde gün içinde hep spor ve makyajsızdır her halim. Üstünde hiç düşülmemiş, doğal uyumu sağlayan şeyleri seviyorum. En salaş halimde dahi sade ve dişidir tarzım. Rockçı, gotik, asimetrik, erkeksi tarzları kendime yakıştıramıyorum. Gece için genelde romantik şeyleri seçerim. Uzun ya da kısa elbiseler tercihimdir zira alt üst uyumu gibi bir sorunu ortadan aldırıyor. Bu konuda tamamen küçük siyah elbise kadınıyımdır ben. Mutlaka stiletto ve ufakta olsa parıltısı olan minik bir çanta benim için  yeterlidir. Kumaş ve desen konusuna gelince mutlaka düz şeyleri tercih ederim. Beni desenli, çizgili, puantiye, kareli, çiçekli vs desenlerle, fosforlu ya da cart renklerle göremezsiniz. Siyah birinci seçimim olmak üzere, beyaz, gri, bordo, lame ve dore renkleri severim. Net şeyleri seviyorum, karışık görüntü sevmem. Her kadın gibi bir ayakkabı bağımlılğım var. Gerçekten almadan duramadığım tek şey stilettodur hayatta. Tek bağımlılığım diyebilirim. Lakin bunun da üzerinde çalışıyorum zira bağımlı olmayı sevmem, yakında  bitecektir. 
 -Gerçekten çok düzgün bir fiziğe sahipsiniz, formunuzu korumak için neler yapıyorsunuz?
-Teşekkür ederim. En başta genetik kodum bu. Annem, teyzelerim, anneannem, biz hepimiz genetik olarak çok şanslı insanlarız. Beden yaşımız doğum yaşımızın onlarca yıl gerisindedir hep. Genetik yapı dışında gerçekten çok sağlıklı bir hayat yaşıyorum. Her şeyim dengeli ve düzenlidir. Her hangi bir bağımlılığım yok. Cola dahi içmiyorum. Hep doğal yiyecekler girer evime. Fabrikadan çıkmış hiç bir şeyi tercih etmiyorum. Protein ağırlıklı besleniyorum. Haftada iki gün pilatesim var. Çocukluğumda çok yoğun spor yaptım. Jimnastikçiydim ben ve takımda basketbol oynuyordum lisede. Bedenim hala insanları korkutacak kadar çok esnektir. C vitamini almaya dikkat ediyorum. Ivır zıvır şeyler tüketmem. Çok bilinçliyimdir bu konuda. Sadece bence en önemli şey, düşüncelerinizin ve niyetinizin temizliğidir insanı güzel kılan. Aklınız ne kadar iyiye çalışır, kalbiniz ne kadar sevgiyle dolu olursa, gözleriniz de hep çok güzel bakar, saçlarınız ve teninizde hep ışıkla parıldar.

-Güzelliğiniz için uyguladığınız özel metodlarınız, püf noktalarınız var mıdır? Sık tercih ettiğiniz makyaj malzemeleri nelerdir? 
-Bol su. Her gün nemlendirici krem zira çok kuru bir cildim var. Güneşten uzak durmak. En az 50 faktörle dışarı çıkmak. Zaten görsel olarakta kavrulmuş bir ten rengini hiç sevmiyorum. Beyaz ten beni büyülüyor. Bunu korurum hep. Alerjik bir yapım olduğu için doğal ürünleri tercih ediyorum. Asla makyajımı silmeden uyumam ve gül suyunu temizleyici tonik olarak kullanıyorum. Mac, Chanel ve La prierie’ nin ürünlerini tercih ediyorum her konuda. Mesela ojede her daim Chanel tercihimdir. Onun tonlarını başka hiç biri tutturamıyor bence.

-Şuanda kullandığınız parfüm nedir?
-Hermes Amber idi çok uzun zamandır. Lakin başka bir şeye geçeceğim artık... Çok parfüm kullanmıyorum. Çocuklarım kendi tenimin kokusunu daha çok seviyorlarmış ve ne zaman parfüm sıksam ‘’Anne lütfen pafüm kullanma, senin kendi kokunu almak istiyoruz.’’ diyorlar sürekli.
-MAG Dergi yazarı olarak her ay sayfanızda yazacağınız konuları nasıl seçiyorsunuz?
-Mutlaka beni şu yada bu şekilde etkilemiş olması lazım... Eğer düz yazı yazacaksam muhakkak ruhsal derin bilgiler ve mesajlar vermeye dikkat ediyorum. Bu konuda yıllar yılıdır aldığım eğitimlerin çok katkısını görüyorum. Okuyanlar hep çok etkilenirler yazılarımdan.
Eğer röportaj yapacaksam da o kişinin mutlaka insanlık adına, vatan adına bir görev yapmış olması ana kriterimdir. Ya kurduğu sistemiyle insanlara spirütüel, düşünsel, duygusal ya da bilinçsel anlamda bir yükseliş yaptırmış olması gerekiyor. Ya başarılı bir sanatçıdır-başarılı sanatçımız çok var, zira Yüce Türk Ulusu, pek çok anlamda pek çok yetenekle donatılmıştır-bu sanatıyla yurt dışında Türkiye’ yi tanıtmak, duyurmak, bayrağımızı dalgalandırmış olmak durmundadır. Ve iş adamı ise de, yine vatanından aldığını vatanına bir şekilde geri kazandırmış, ülkesinin adını dünyaya tanıtmış olması gerekir ki benim dikkatimi çekebilsin. Dikkatimi çekmişse ben her halükarda ona ulaşırım ve kendimce ben de o insanı ve tüm yaptıklarını bir bir yazarak topluma o kişiyi tanıtırım. Dergi dışında yazılarım kendi sitemde ve sanal olarak pek çok yerde yayımlanıyor. Toplumda bir nebze bilinen bir insan olarak bu potansiyelimi böyle başarılı ve yüce gönüllü insanların daha çok tanınmasını sağlamak amacıyla seve seve kullanıyorum.

-Gezi yazılarınız gerçekten çok keyifli, bu gezilerinizde yaşadığınız ilginç bir anı veya olay varsa  bizimle paylaşır mısınız? 
-Dünya planetini karış karış gezmeye çok küçük yaşta başladım ve bu hala da devam ediyor. Seyahet etmek benim için vazgeçilmez. Lakin ben kuma uzanmanın, alışveriş yapmanın çok ötesinde o coğrafyanın tarihinden, etnik kökeninden, yemek kültürüne, insan profiliden, alışkanlıklarına kadar çok geniş bir yelpazade gözlemliyor ve inceliyorum gittiğim yerleri. Başıma aksilik anlamında hiç bir şey gelmedi. Genelde bütün işlerim çok ritmik bir şekilde akar. Çok güzel anılarım var ama anlatsam buraya sığmaz. Bence yazılarım takip edilmeli bu konuda..
 -Yurtdışı gezilerinizde görmeyi istediğiniz sıradaki yerler neler? 
-Dünyada görmediğim 3 yer kaldı sadece. Hindistan, Kuzey Afrika ve Japonya. Bunlardan Hindistan’ı eliyorum, oraya gitmek istemiyorum zira oradaki sefaleti ve çocukları görürsem biliyorum ki dönünce her gün onları düşüneceğim ve her gece rüyamda göreceğim... Bu nedenle sırada iki yer var ve ben önce Japonya’ ya gitmeyi tercih ediyorum şu an. Umarım bu sene bunu gerçekleştiririm. Görmediğim başka hiç bir yer yok.

-Türkiye ve dünyada begenerek takip ettiğiniz markalar ve tasarımcılar kimlerdir? 
Elie Saab, Valentino, Chanel, Hermes, Zuhair Murad, ülkemizden Cengiz Abazoğlu, Siren Ertan, Özgür Mansur, Elif Cığızoğlu şu anda ilk aklıma gelenlerden...Daha çok aha çok Türk modacımız olsun istiyorum. Ünleri ve başarıları dünyaya taşsın istiyorum.
-Türkiye'deki moda anlayışı ve İstanbul moda haftası hakkında neler düşünüyorsunuz?
Ayakta alkışlıyorum ve tam destek veriyorum. Az önce bahsettiğim gibi pek çok anlamda pek çok donanıma sahibiz lakin insanlar içlerindeki bu yaratcı gücü yeni ortaya çıkarmaya başladılar. Dünyaca meşhur olabilecek kapasitede değerli sanatçılarımız, creatif insanlarımız var. Moda son yıllarda epey yol kat etti. Mutlaka İstanbul moda haftasına katılmaya çalışıyorum ve her sene izlediklerim beni daha da gururlandırıyor. En güzel kumaşları yapacak gücümüz zaten var. El işçiliği ve dikişte zaten en kalifiye insan gücüne sahibiz zira yabancı brendlerin çoğu burada yaptırılıyor. E yaratıcı beyinler de artık bu konuda emek vermeye başlayınca ortaya İstanbul moda haftası gibi, yeni yetişen genç modacılarımız gibi, dünyanın alkışladığı ürünlerimiz gibi güzel şeyler çıkıyor.
Yeni nesil gençliğin kendine göre ve son derece bağımsız bir moda anlayışı olduğunu gözlemliyorum. Her türlü kuraldan bağımsız, kendi içinde uyumlu ve çok güzeller. Seviyorum onları, çok evrenseller.

-Eğer şansınız olsaydı şu an hayatınızda veya yaşadığınız şehir/ülkede neyi değiştirmek isterdiniz?
Hayatımda hiç bir şeyi değiştirmezdim. Yaşamımda her şey acısıyla tatlısıyla ana planına uygun bir şekilde olmuştur diye düşünüyorum zira. Daha az acı çekmeyi istemez miydim? Hayır istemezdim zira o acılar beni pişirdi ve bugünkü ben kadar çok güçlü yaptı. Daha çok mutlu olmak ister miydim hayır, zira egonun isteklerinin sonu yok. İstediği bir şey olunca hemen başka şeyi ister. Benim ilgim hep kendimle olmuştur. Hiç bir insanla ilgilenmem, hakkında konuşmam, ne yaptığı, ne giydiği ,nereye, kimle, nasıl gittiği benim ilgi alanımda olamaz. Hep kendimi geliştirmektir benim derdim. Yeni bilgiler, düşünsel, ruhsal, sıçrayışlar, teknolojik gelişmeler, gezegenimizin durumu gibi konularla dopdolu hayatım. Sürekli öğreniyorum, öğreniyorum ve bunları uyguluyorum. Kendinle mutluysan kimseyle derdin olmaz.
Ülkem adına ise farklı olmasını arzu edebileceğim şeyler yok değil. Muhteşem bir potansiyelin her anlamda ziyan edildiğini gözlemliyorum. Ve düşünüyorum ki bana uygun bir ortam olsaydı, politikaya girip, vatanım uğruna, deli gibi çalışmak, ülkemi yukarı hep daha yukarı, insanlarımı mutlu ve hep daha yaratıcı oldurmak için var gücümle çalışırdım. Milyarları tek kalemle etkileyebileceğiniz tek güç politikadır. Ve ben bu etkilemeyi hep pozitif yolda yapardım.

-Son olarak kısa kısa bölümünde,
-En sevdiğiniz kitap; Bigi Kitabı.
-En sevdiğiniz yemek; Deniz ürünleri
-En sevdiğiniz film; Matrix, Fifth Element, Fountain...
-İstanbul olmazsa yaşamak istediğiniz şehir; İstanbul hep olacak ve ben hep İstanbul’ da yaşayacağım.
-Favori renginiz; Altın, gümüş, siyah, beyaz.

1 yorum:

Blogger Bolat dedi ki...

Kubi yine güzel iş çıkarmısın, tebrikler editörümüz gayat şun bakışlı ve hoş bir giyim tarzı var, kendine ait stili var diyelim :)